Obsesif Kompülsif Bozukluk Nedir?
Obsesif Kompülsif Bozukluk Nedir?

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), kişilerin takıntılı düşünceler ve bu doğrultuda sıklıkla tekrar ettikleri davranışlar geliştirdikleri psikolojik bir rahatsızlıktır. Bu yazımızda obsesif kompulsif bozukluğun ne olduğunu çeşitli alt başlıklar halinde derinlemesine inceleyeceğiz. 


Obsesif kompulsif bozukluk, bireylerin günlük hayatlarında yoğun bir stres yaratır ve günlük işlerini yapmalarına engel olur. Aslında birçok kişinin endişeleri veya sıklıkla hatırladıkları durumlar vardır. Eğer bu düşünceler bireylerin kontrol edemediği bir boyuttaysa OKB ortaya çıkar.


Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) Sık Görülen Belirtileri Nelerdir?

Obsesif kompulsif bozukluğun belirtileri ülkeden ülkeye ve kültürden kültüre farklılık gösterir. OKB tanısı alan hastalarda sık görülen belirtiler şunlardır:


Elleri sürekli olarak yıkamak,

Evden çıkmadan ocağı ve muslukları birden çok kez kontrol etmek,

İstenmeyen olayları hatırlamak,

Yolda yürürken kaldırım taşı veya ağaç gibi nesneleri saymak,

Belirli bir sırada aynı veya benzer yemekleri yemek,

Huzursuzluk yaratan düşüncelere sahip olmak,

Mükemmeliyetçi bir tutum göstermek,

Belirli sayıların şans getirdiğine inanmak,

Başkalarına zarar verebileceğinden korkmak,

Bazı kelimeleri sürekli olarak tekrar etmek,

Sosyal ortamlarda hatalarının yüzüne vurulacağından korkmak,

Simetri takıntısına sahip olmak.

Obsesif Kompulsif Bozukluk Sebepleri Nelerdir?

Obsesif kompulsif bozukluğunun sebepleri, biyolojik etkenler ve çevresel faktörler ile yakından ilişkilidir. Teorik olarak hastalığın nedenleri kesin biçimde bilinmemektedir fakat geçerli teoriler ile hastalığın nedenleri temellendirilmektedir. 


Biyolojik etkenler; kişilerin genetik yapısı, birinci derece aile bireylerinde rahatsızlık öyküleri ve vücut fonksiyonlarının çalışma sistemi ile ilgilidir. Aynı zamanda, mutluluk hormonu olarak isimlendirilen serotonin hormonunun beyinde doğal seviyede bulunmaması da hastalığa sebep olan etkenlerden bir tanesidir.


Serotonin hormonu merkezi sinir sistemi üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. Olması gerekenden daha düşük veya yüksek seviyedeki serotonin hormonu; açlık durumu, uyku isteği, sosyal iletişim gibi davranışları etkiler. Dolayısıyla, vücut işlevlerinde dengesizliğe ve bozulmaya yol açar.


Bireylerin hayatlarında meydana gelen yüksek stres yaratan olaylar hastalığın gelişmesinde büyük rol oynar. Bu doğrultuda geçmiş tecrübeler, çocukluk döneminde cinsel veya fiziksel istismar, bir yakının ani ölümü gibi travma olarak nitelendirilebilecek olay ve durumlar OKB ile sonuçlanabilir.


Obsesif kompulsif bozukluğun gelişmesinde çevresel faktörlerin etkisi de yüksektir. Aynı zamanda genetik olarak OKB yatkınlığına sahip kişiler, olumsuz olarak nitelendirilen geçmiş yaşam tecrübeleri sebebiyle bu hastalığa sahip olurlar. Sonuç olarak, biyolojik faktörler ve çevresel etkenler birbirini dolaylı da olsa etkiler.


Obsesif Kompulsif Bozukluk Kimlerde ve Hangi Yaşlarda Görülür?

Obsesif kompülsif bozukluk kadınlarda, erkeklere kıyasla daha yüksek oranda görülür. Benzer olarak hastalık genelde ergenlik dönemi, ilk yetişkinlik ve orta yaş dönemlerinde ortaya çıkar. Bu nedenle 15 ve 30’lu yaşlar OKB tanısı için önemli yaşlardır.


Maalesef ki genç bireyler genel olarak semptomların farkında olmazlar. Kimi durumlarda hastalık belirtilerini ciddiye almazlar. Ayrıca, toplumsal normlar sebebiyle bireyler profesyonel yardım almaktan çekinirler. Bu doğrultuda, belirtilerin fark edildiği ilk esnadan itibaren kişilerin dikkatli bir şekilde davranışlarını izlemeleri önem taşır.


Obsesif Kompulsif Bozukluk Türleri Nelerdir?

Obsesif kompulsif bozukluk, obsesyon ve kompulsiyon olarak iki temel kategoride incelenmektedir. Obsesyon; kişilerin istemedikleri, kaygıya sebep olan ve kontrol edilemeyen düşüncelerdir. Kompulsiyon, hastaların rahatsızlık veren düşüncelerden kurtulmak amacıyla yaptıkları tekrar eden davranışlardır.


Kişilerin obsesif kompulsif bozukluk tanısı alması için obsesyon belirtilerine sahip olmaları yeterlidir. Kompulsiyon, her hastada görülmez. Bu da demektir ki her obsesyon kişilerde kompülsiyona sebep olmaz. Diğer bir deyişle, kişiler zihinlerinde kontrol edemedikleri fikir ve dürtülere sahip olabilir ama bunu davranışlarında göstermeyebilirler.


Kuşku Obsesyonu ve Kontrol Kompulsiyonu

Obsesif kompulsif bozukluğun en yaygın çeşitlerinden birisi olan kuşku obsesyonu ve buna bağlı kontrolcü davranışlar, kişilerin daima tetikte olmasına sebep olur. Dolayısıyla kişiler yüksek oranda kortizol salgılarlar ve vücutları her zaman fiziksel strese maruz kalır. 


Aynı zamanda, bu kişiler hayatlarının pek çok alanında kuşku duygusu ile hareket ederler. Evden çıkmadan önce birden fazla ocak ve kapı kilidi kontrolü yaptıkları için genel olarak geç kalabilirler. Ek olarak, davranışlarını kontrol edemeyip çevresindekilere saldırma kuşkusu ve dürtüsüne sahiptirler. 


Sayma Kompulsiyonu

Obsesif kompulsif bozukluğunun diğer bir türü olan sayma kompulsiyonu, hastaların tekrar ettikleri bir şekilde belirledikleri bir sayıya kadar sayı saydıkları bir davranış şeklidir. Bu kişiler, hedef koydukları sayıya kadar saymadıklarında yaptıkları işin olmayacağına inanırlar.


Bulaşma Obsesyonu ve Temizlik Kompulsiyonu

Bu hastalığa sahip olan bireyler, vücutlarına ve kıyafetlerine çeşitli kirlerin bulaşabileceği düşüncesine sahiptir. Temiz olduklarını bilmelerine rağmen temizlik yapma dürtüsünü durduramazlar. Bu kişiler yoğun bir şekilde temizlik yapar, kıyafet değiştirirler. Temizlik onlar için bir ritüel halini almıştır.


Cinsel İçerikli Obsesyonlar

Bu kişiler herhangi bir zamanda veya mekanda aşırı olarak cinsel içerikli düşünce ve fikirlere sahiptir. İstemedikleri kişilerle cinsel birliktelik imgelerine sahip olurlar. Zihinlerindeki her şeyden rahatsızlık duyarlar fakat bunu engelleyemezler.


Dini İçerikli Obsesyonlar ve Dua Kompulsiyonu

Dini içerikli obsesyonlar, dini inançlı kişilerde günah ve yasak sayılan düşünceleri kişinin zihninden atamaması olarak tanımlanır. Bu sebeple, kişiler gereğinden fazla abartılı bir şekilde ibadet ederler. Geceden sabaha sürekli olarak veya yemek yemeden durmaksızın gibi olağandışı şekillerde dua ederler.


Obsesif Kompulsif Bozukluk Tedavisi Var Mıdır?

Obsesif kompulsif bozukluğun tedavisi vardır. Psikoterapiler; bireylerin odaklandığı düşüncelerin gerçekliğini göstererek kişilerin sahip oldukları kaygıyı azaltmayı amaçlar. Ek olarak, bireyler terapi sürecinde anksiyeteye sahip olan ve huzursuzluk yaratan dürtülerini kontrol etmeyi öğrenirler.


Profesyonel destek almak önemli bir adımdır. Terapiler, kişilerin kendileri ile ilgili farkındalık kazanmalarına yardımcı olur. Bununla birlikte, her düşüncenin gerçekleşmediğini öğrenirler. Yani, bireyler sahip oldukları dürtülerin sorumlulukları hakkında bilinçlenirler.


OKB tanısı alan kişilerin ortak noktası, düşünceleri yaşanıyor veya yaşanmış olarak kabul ederek buna göre davranış göstermeleridir. Terapi seansları, takıntılı davranışların gerçekteki yansımalarını açıklar. Böylece, tedavinin asıl etkisi ortaya çıkar.


Obsesif kompulsif bozukluk tedavisinde ilaç kullanımı, belirtilerin düzeyine göre bazen bir ihtiyaçtır. Yani, ilaç tedavisi doktor yönlendirmesi ile terapilere ek olarak uygulanır. Buna karşın, her OKB hastasının ilaç tedavisine ihtiyacı yoktur. İlaç tedavisi, kompleks yapıda bulunan insan beynindeki serotonin hormonu düzeyini artırmaya ve düzenlemeye yöneliktir. 


Obsesif Kompulsif Bozukluğa Sahip Bireylere Karşı Nasıl Davranılmalıdır?

Obsesif kompulsif bozukluğa sahip kişilere karşı halk arasında sıklıkla kullanılan “Takıntılı” ve “Temizlik hastası” gibi yargılayıcı kelime ve ifadelerden kaçınılmalıdır. Öncelikle herkesin bir birey olduğu ve herkesin farklı özelliklere sahip olduğu unutulmamalıdır. 


Aynı zamanda, OKB belirtilerine sahip kişiler, psikolog ile görüşmeye teşvik edilmelidir. OKB tanısı almış hastalara tedavi için sosyal destek verilmelidir. Tedavi uzun zaman alabilir veya hastanın belirtileri tekrar edebilir. Bu durumda, suçlayıcı yargılar içeren konuşmalardan kaçınılmalıdır. 


Bu yazımızda obsesif kompulsif bozukluğun ne olduğunu, belirtilerini ve tedavi yöntemlerini inceledik. Siz de düşüncelerinizi aşağıda bulunan yorumlar kısmından bizlerle paylaşabilirsiniz. Dilerseniz yazımızı arkadaşlarınıza ve sevdiklerinize gönderebilirsiniz.


Paylaşmak Güzeldir :)

Paylaş: