Zayıflama Saplantıya Dönüşünce: Anoreksiya
Zayıflama Saplantıya Dönüşünce: Anoreksiya


Günümüzde giderek daha fazla kişi dengeli bir yaşam arıyor veya daha iyi bir görünüm edinmek istiyor. Bu yönde düşünen pek çok kişi ise sağlıklı beslenme temelli yeme alışkanlıkları geliştiriyor. Atletik bir bedene sahip olmak ve sağlık sorunlarından uzak bir yaşam sürmek gibi istekler önemini artırıyor. İdeal bir vücuda ulaşmak yolunda ise fazla kilolardan kurtulmak, yani zayıflamak öne çıkıyor. Peki, zayıflama isteği yaşamınızı etkileyen bir takıntıya dönüşebilir mi? Zayıflama saplantısı kaynaklı bir yeme bozukluğu olan anoreksiya, bunun mümkün olduğunu gösteriyor. Bu yazıda “Anoreksiya ne demek?” sorusunun cevabı ve anoreksiya belirtileri üzerine bilgiler sizi bekliyor.


Anoreksiya nedir?

Zayıflama hastalığı veya anoreksiya nevroza olarak da bilinen bu durum, şişmanlama endişesiyle bireyde oluşan aşırı zayıflama isteğidir. Tek nedeni bu olmasa da çoğu zaman kilo alma korkusuyla gelişir. Ciddi bir beslenme bozukluğu olan anoreksiya, çarpıtılmış beden algısından kaynaklanır ve disiplinler arası tedavi gerektirebilir. Anormalin altında vücut ağırlığı ile tanımlanan ve hayati tehlikeye sahip bir yeme bozukluğu olan anoreksiya nervoza, aynı zamanda bir psikolojik bozukluktur.

Koşullara göre değişkenlik gösterse de bir insan, günlük ortalama 1400-1800 kalori arası enerji alır. Bu miktar anoreksiya hastaları için bunun yarısıdır ve kalori alımı giderek azalabilir. Zamanla uzayan açlık süresi, bünyedeki açlık hormonunu çok yükseltir. Buna karşın, anoreksik kişinin yemek yemeyi reddi sürerse beyin bundan etkilenir ve psikolojik bozukluğun semptomları ağırlaşır.  


Kimler anoreksiya nevroza riski altındadır?

Anoreksiya her yaştan ve cinsiyetten insanlarda görülse de çoğunlukla ergenlik ve genç yetişkinlik döneminde gelişir, daha çok ergenlerde ve genç yetişkin kadınlarda görülür. Bedeni üzerinden akran zorbalığına maruz kalanlar, popüler kişilere aşırı özenenler, çok sık ve sert diyet yapanlar risk gurubundaki bazı kesimlerdir. Bunun yanında, içe kapanık, itaat eğilimli, obsesif kompulsif bozukluk yaşayan kişilerde daha sık görülebilir. Bireylerin geçmiş yaşantıları ve çocukluk travmaları da anoreksiya için risk faktörleri arasındadır. Ebeveyniyle sağlıklı bir ilişkisi olmayan veya yeme alışkanlığı ile ilişkili olarak ebeveyni tarafından olumsuz etkilenmiş çocuklar buna örnektir. Bedeni dâhil, neredeyse her şeye aşırı bir mükemmeliyet arayışıyla bakan insanlar da anoreksiya yaşayabilir. 


Anoreksiya risk grubu içinde kadınlar, özellikle de işi gereği canlı performans sergileyen kadınlar öne çıkar. İlgi toplamaya ve izlenmeye dayalı şöhret dünyası, güzelliği çoğunlukla belirli bir kadın profili üzerinden tanımlar . Güzellik öznel bir kavram olsa da ne yazık ki popüler kültür nedeniyle kilolu olmamakla ilişkilendirilir. Bu ön yargılar nedeniyle zayıflık, övgüye değer bir durum olarak gösterilir. 


Bu nedenle, anoreksiya nevroza sorununun aynı zamanda manken hastalığı olarak bilinmesi bu yüzdendir.. Mankenler, müzisyenler, tiyatro veya sinema oyuncuları gibi görsel performans sunan bazı meslek grupları yüksek risk taşır. Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’na göre, anoreksiya kadınlarda % 1.7, erkeklerde % 0.1 yaygınlık oranı gösterir. [1]


Anoreksiya nevroza nedenleri nelerdir?

Zayıflama hastalığı her zaman ve herkeste aynı nedenlerden kaynaklanmayabilir. Bununla birlikte anoreksiya sorunu için toplumsal, psikolojik, genetik, duygusal veya ekonomik birçok etkenin bir araya gelmesi gerekir. Yine de sıkça rastlanan bazı yaygın nedenler şöyledir:


Çocuğun yemek gibi bir temel ihtiyacını öteleyip ebeveyn tarafından onaylanma isteği

Çocuğun gereksinimleri konusunda annesiyle girdiği çatışmaya bir tepki olarak iştahsızlık geliştirmesi,

Benlik algısındaki sorunlar sebebiyle ergenin istemesine karşın yemek yemeyi zararlı bularak reddetmesi, 

Sıkı aile kontrolü altında yaşamak zorunda kalan anoreksik bireyin ailesine, özellikle de annesine bağımlı hâle gelerek benliği yerine bedenini denetim altına almaya çalışması

Yetişkinlik dönemine geçmeye direnmek,

Ailenin çocukların beslenme alışkanlıklarına karşı tavrıyla ilgili ilişkin tutarsız söylem ve davranışları

Kontrolsüz diyet kaynaklı uzun süreli açlığın beyni etkileyerek kaygı düzeyini yükseltmesi ve normal iştaha dönüşü engellemesi,

Boşanma, çok yakın birini kaybetmek, yeni bir yere yerleşmek gibi âni ve köklü değişiklikler yaşamak,

Ailede veya yakın çevrede anoreksiya nervoza veya bulimya nervoza gibi bir yeme bozukluğu hastalığının bulunması.


Anoreksiya belirtileri nelerdir?

Anoreksiya belirtileri farklı biçimlerde karşımıza çıkabilir. Anoreksiya nevroza tanısı almış kişiler çoğunlukla az uyurlar, yemek yemekten kaçınırlar, sık spor yaparlar ve oldukça sert diyetler yapmaya eğilimlidirler. Yemekli ortamlardan uzak durmak için bahaneler üretirler ve başkalarıyla birlikte yemezler. Ayrıca, bu kişiler sürekli ideal kiloda olmadıklarını düşünürler ve bazıları çok kısa aralıklarla tartılırlar. Yemek yemeleri hâlinde bile bunu büyük bir suç olarak görebilirler ve bedelini ağır egzersizlerle ödemek isterler. 


Aşırı zayıflama isteği, kişinin yaşam kalitesini, işlevselliğini, psikolojik ve fiziksel sağlığını doğrudan etkileyen müdahalelere neden olur . Belirtiler arttıkça iştah da bununla paralel şekilde azalır ve önlem alınmazsa yaşamsal riskler söz konusudur. Durum öyle ilerleyebilir ki anoreksik bireyler yemeğin hemen ardından yediklerini çıkartmak için müshil kullanabilirler. Diğer anoreksiya belirtileri ise aşağıdaki şekilde özetlenebilir:


Cinsel isteksizlik

Duygusuz görünme

Aşırı zayıflığı saklayacak biçimde giyinme

Yemekle ilgili konularda yalan söyleme

Sinirlilik

Sosyal ilişkileri yemeğin olmadığı alanlara taşımak

Uyku bozukluğu

Kalori değeri yüksek besinleri sağlıklı olsalar bile “zararlı” olarak kabul edip düşük kalorili az sayıda besinle tüm günü geçirmek

Yemeği yutmadan geri çıkarma isteği

Bedenini benimsememe ve hatta ondan tiksinme duygusu


Anoreksiya hangi sorunlara yol açar?

Anoreksiya bir psikolojik rahatsızlık olarak; kaygı bozukluğu, buhran hissi ve kendine zarar verme gibi duygu durum bozukluklarına neden olabilir. Fakat belirtileri ve sonuçları bakımından biyolojik bir kimliğe de sahiptir. Zayıflama hastalığı nedeniyle kalp ritminde bozukluk başta olmak üzere birçok sağlık sorununa yol açabilir. Yeterli sıvı almayan bireylerin hastalığı ilerlemişse mineral dengesizliği sebebiyle yaşamlarını yitirmeleri olasıdır. Bunun yanında aşağıdaki sorunlar da baş gösterebilir:


Kalp yetmezliği

Kansızlık

Böbrek hastalığı

Erkeklerde testosteron ve kadınlarda âdet azalması

Çeşitli mide hastalıkları,

Artan kemik erimesi nedeniyle yükselen kırık riski

Aşınan dişler

Bayılmalar ve baş dönmesi 

Yıpranan ve kolayca dökülen saçlar

Vücudun farklı bölgelerinde şişlikler

Parmaklarda derinin mavileşmesi

Soluk, kuru ve incelmiş cilt tabakası


Anoreksiya tedavisi nasıl uygulanır?

Anoreksiya ciddi sonuçları olan ve hızlı hareket edilmezse kalıcı zararlara yol açan bir psikolojik sorundur. Psikolojik tedavi sürecinde hastalığın aşamasına ve hastanın kişisel özelliklerine göre farklı yöntemler uygulanabilir. Yöntemler değişse de odağın kilo almaya yönlendirme olmaması gerekir. Bunun nedeni ise kilo aldırma odaklı yöntemlerin o kişinin yeme direncini daha da fazla arttıracak olmasıdır. Psikolojik tedavi yöntemi olarak aile terapisi, psikodinamik terapi ve bilişsel terapi yöntemlerinden yararlanılabilir. Anoreksiya tedavisi bireyi destekleyici, sosyal ilişkilere teşvik edici ve planlı bir şekilde sürdürülmelidir.


Anoreksiya tedavisi süresince psikolojik terapi ile tıbbi uygulamalar birlikte uygulanmalıdır. Bu iki alandan birinin eksik olması hâlinde, tedavi istenen sonucu vermeyebilir. Dolayısıyla anoreksiya hastası bireye yol gösterecek ve onu periyodik olarak gözlemleyecek bir doktorun varlığı önemlidir. Akıl sağlığı açısından psikologlar ve psikiyatristler, tıbbi açıdan hekimler ve diyetisyenler bu konuda iş birliği yapmalıdırlar. Psikologlar ve psikiyatristler kişide yeme isteğini yeniden oluşturmaya çalışır; diyetisyen ise bu sürecin uygulamadaki aşamalarını yönetir. Sorunun düzeyine göre gerekirse hastaneye yatış da söz konusu olabilir ve farklı sağlık sorunları nedeniyle bu süre uzayabilir.


Bunların yanı sıra, hastanın tedaviyi de reddetmesi muhtemeldir. Anoreksiya tedavisinde en büyük zorluk bireyin tedavi istememesidir. Birey bu süreçte asla yeteri kadar incelmediğini düşündüğünden yemeyi reddetme isteği yaşam isteğine bile baskın gelebilir. Öte yandan, tedavi olumlu tamamlansa bile kimi çevresel ve psikolojik uyaranlarla nüksedebilir. Bu da kiloda normalleşme yakalansa bile psikolojik terapi sürecinin biraz daha devam etmesi gerektiğine işaret eder. Meditasyon ve yoga gibi hem zihinsel hem de bedensel yönden dinlendirici aktiviteler de tedaviyi olumlu etkileyebilir. 


Kilo almaktan aşırı derecede korkuyor ve bu noktada saplantı geliştirdiğinizi düşünüyorsanız bir uzman desteği gerekebilir. Anoreksiya ve diğer yeme bozuklukları konusunda aradığınız desteği Tappy’nin uzman psikologlardan oluşan ekibinde bulabilirsiniz.



Kaynaklar:

[1] https://www.erdempsikiyatri.com/anoreksiya-nervoza-yeme-bozuklugu (e.t. 12.05.2022)



Paylaşmak Güzeldir :)

Paylaş: